Archive for the ‘Benden haberler’ Category

Yeni bir sayfa, yeni bir blog…

01 Mart 2011

Yeni bir sayfa yeni bir başlangıç olacak burası biz blogspottan gelenler için.

Yeni bir yer burası alışmak zor, ama alışıcaz. Buradaki imkanlar daha fazla, üç oda bir salon misali. Ama o sıcaklık, o kaynaşma o hava yok ya…Neyse bindik bir alamete, gidiyoz gıyamete:)

>Hotmail kullanlar, "wordpress bloga geçebiliyor" Ayrıca "İletişim Daire Başk." ile görüştüm, yeni haberler var. Bunu okuyun ve paylaşın lütfen.

01 Mart 2011

>

Arkadaşlar ne yazık ki, üzücü bir durumla karşı karşıyayız. Bir çok haber ve paylaşım üzerine “blogların” kapanacağı yününde ortalık kaynamış durumda, ne oluyor nolucak diye “Bilgi Teknolojileri ve İletişim kurumu” na bağla, inetrnet bilişim hizmetlerini aradım, bu bölümden sorumlu Osman Bey ile görüşme yaptım, henüz mahkeme kararının ellerine geçmediğini, gün çinde internet sayfasından basın açıklaması yapılacağını bildirdi. Ancak ilerleyen konuşmada, böyle bir şeyin doğru olduğunu, ancak içeriğin ne olduğunu tam olarak, mahkeme kararının ellerine resmi olarak geçmesinden sonra kendisinin de bilgi sahibi olacağını söyledi. Ama siz yinede , başka bir sisteme geçin yada yedeklerinizi alın diye de tedibr amaçlı tavsiyede bulundu, bu geçici bir durum olabilir dedi. Benim isyanım ve kendisine talebim şu oldu;
“insanlar, kanunları çiğnemiş olabilirle, yanlış yapabilirler, telif haklarını yada benzeri kanunları ihlal etmiş olabilirler. Peki neden sadece, kanunu ihlal eden değilde, herkes birden cezalandırılıyor. Böyle bir kararı kim neye göre kendinde hak bularak veriyor, eğer bir blog sahibi, yayınlaması gerekn şifreli bir maçı, ihlal edip yayınladıysa, neden o kişi  cezalandırlıp yaptırım uygulanmıyor da,  bu ceza herkese ödetiliyor. Bunca insanın emeği, hakkı ve paylaşımı var. Nasıl bunlar, bazı güçler tarafından, bir şikayet ile anında mahkeme kararı çıkartılıp budaklanıyor.” dedim ve aldığım cevap şu olu,
“kesinliklle sizinle aynı fikirdeyim, ancak, bizim mercimizi aşan bir uygulama ancak mahkeme karardır. Burada ki, usül, böyle”
Yani anlıycanız arkadaşlar, digitürk şikayet ediyor ve mahkeme kararı çıkartıyor. Bunca iller davalar aylarca bürokrasiye takılıp sürünürken, nasıl oluyor da bu işler bu kadar çabuk dönüyor, şahsen benim başım dönüyor. Burada başka bir konu ise, mahkeme kararının usulü, yani bu iş bireye inip uğraşmak yerine yolu toptan kapatıyorlar.
Bunca insan şimdi ne yapacak, google bizim için nasıl ne kadar mücadele verir bilmiyorum, ama umarım hakkın adalaetin artık işlemediği, yada tek taraflı işlediği bir zamanda, sesimizi duyan olur, aklın yolu bir diyen olur.
Bir çok dayanışma ve tepki içerisine girdik bile, bunun yanında başka alternatifler aranıyor, bloglar başka yerlere taşınıyor, yedekler alınıyor vs vs…
Benim size bahsedeceğim konu blog olarak, wordpresse geçmek isteyenlere kolaylık olabailecek bir durum. Malum blogspottan sonra en yaygın sistem wordpress, ancak bu maşaketli bir durum. Blogspot gibi hazır kurulumlu, açık kaynak bir sistem değil, bir çok illemden sonra kurulum yapılıyor, dosyalar halinde pc indirirlip bir kaç işlem yapılıyor. Ayrıca tema şablon değişikliği gibi durumlar, burada biraz daha uğraştırıcı, ama ne yapalım, deneme yanılma ile evel Allah herşeyi öğreniriz, öğrendikçe paylaşır, aktarırız, bilenler bilmeyenlere sesini duyurur, yine birlik oluruz.
Bildiğimiz gibi, herkesin hemen hemen mail adresi “hotmail” yada iki tanesinden biri “hotmail” şimdi, Microsoft, WordPressle anlaşma yapmış ve kendi ürün hizmetlerinde bulunan “alan” yani “space” kısımlarını bloga çevirmiş. Hotmail kullanıcıları hatırlarlarsa bu ürünün hizmeti olan “alan/space” kısmı vardır, yani bir çeşit, windovs Liveın “blog” hali idi. Bana gelen mail ile, bu “alan”ların artık wordpress bloga dönüşeceği idi. Bunun için de son tarih 16 Mart belirlemişler. Bana yolladıkları link ile, hemen iki dakikada blogum oluştu bile. Ama ben daha önce kısa da olsa “alan” kısmını kullanmıştım, hiç kullanmayanlar, ve bu Windovs Live ın, “alan/space” kısmını, wordpressle blog açmak için, yapılması gerekenleri adım adım resimleyip anlattım. Yani bu işlemle sadece “wordpresten heap alım” gerekli adımları izleyip hazır blogunuz oluyor. Öyle tek tek dosya indirip kurmak yok.
Şimdi ilk olarak;

Resim üzerine tıklayıp büyük haline bakın 

Hotmail hesabımıza giriş yaparak, bildiğimiz gelen kutusu sayfasını açalım, orada en üstte görülen “windovs Live” kısmına mausu götürüsek aşağı doğru seçenekler çıkıyor. Orada en allta, “tüm hizmetler” kısmına girin. Aşağıda ki gibi bir sayfa açılacak.

Burada, bir çok hizmetler anlatılıyor. Siz “alanlar” yazan yeri seçin ve aşağıda açılan sayfaya yönlenin.
Bu çıkan sayafada siz hatırlatma  yapılıyor ve, zamanınızın daraldığını, “space” nızın yükseltmeniz gerektiğini vurhuluyor ve bunun için sizi yönlediriyor. Resimleri mutlaka tıklayarak büyük hallerinden bakın.
İşte şimdi wordpress e başlamanın zamanı, az önceki sayfadan sonra karşınıza bu sayfa açılıyor. Burada ki işaretli yere girmeniz gerekiyor.
Size gerekli bilgileri okuduktan sonra, “devam” butonuna basıyorsunuz.
Daha önceden bir şekilde, worpress hesabı alanlar burdan giriş yaparak profil oluşturabilirler, ama yeni açacak olanlar, bir sonraki sayfaya geçebilmeniz için, almak istediğiniz kullanıcı adı veya şifre yazın, hesabı olmayanlar giriş olmayacak ama istediğimiz sayfaya gelmek için bunu yapın.
İşte karşımıza çıkan bu sayfa bizi uyarıyori üzgünüz falan diyor ama siz üzülmey,n ve yola devam edin, nasıl ediceksiniz, “kayıt ol” tuşuna basarak tabi…
Bu sayfada istediğiniz bilgleri girin, “wordpress” yazan yerde diğer secenekler var ama, onlar yıllık ücretli (17 $) siz şu anda kullandığınız blog adını başında “htttp” olmadan yazın, ama küçük bir uyarı biraz elinizi çabuk tutun, aynı blog adını alamayabilirisiniz:( Gerekli alanları doldurduktan sonra aşağıda kaydet diyorsunuz. Daha sonra şifre oluşturma işeminden sonra, mail adresinize gelen “aktivasyon” linkine tıkladıktan sonra işlem bitiyor.
İşte hepsi bu kadar, blogunuz oluştu. İster hotmailiniz den girin, ister, sayfanızı sık kullananlara ekleyin. Worpress blog sayfanız üst kısmında, blogger “nevbarı” gibi yer var, oradan şimdiki “kumanda paneli” tarzı bir yere geliyorsunuz. Bundan sonrası biraz karışık, artık deneme yanılma öğrenicez, bende ilk kez açıyorum. Öğrendikçe paylaşıcam, anlatıcam. Artık “blogger” gibi izleyicisi, samimyeti ortamı olurmu bilemem, açıkçası ben kuşkuluyum, ama emeklerin ziyan olmaması adına, en azından, birbrimizden kopmamak adına bu bilgiyi paylşamak aktarmak istedim. Sormak isteyen, anlamamış olup yapamayanlar bana yada başka arkadaşlara da sorabilirler. 
Bu arada küçük bir dipnot: Görüştüğüm kşi Osman Bey, belki bu kararın sadece “süperonline” hzimetlerine olabilir diyor. Bekleyip göreceğiz bakalım.
Şimdilik bu kadar, bu paylaşım için baya bir uğraştım, siz okuyun paylaşın, aktarın, soracaklarınız olursa ben gelip bakıcam, hepinize sevgiler selamlar.

>Hatırladınız mı bu reklamı "bir bilmecem var çocuklar, haydi sor sor…"

19 Şubat 2011

>

Hatırladınızmı arkadaşlar bu reklamı, amma dilimize dolanmıştı zamanında. Yoktu o zamanlar böyle süper marketler, hiper marketler, köşe başı bakkalı can simidimizdi. Öyle çeşit çeşit model de yoktu. Petibör, kedi dili, kraker, para kraker, çokomel, titpitip sakız, arab bacı sakız, küçük plastiklerde leblebi tozu, en büyük zevklerimdi. Daha neler neler var anlattığım  hatırladığım eskilerden, reklamın videosu ve diğer anılar için buraya tıklayın

>Sevgilerin en kudretlsi, en kıymetlisi…

14 Şubat 2011

>

Bu güzel ve mubarek günün, gecenin tüm islam alemine ve kalbi imanla, gönülleri Rab’bin nuruyla dolu siz sevgili dostlara, hayırlara dualara vesile olmasını diliyorum. 
En büyük en güzel sevgiden nasibini almış, gönüllerin, kul sevgisiyle yanıp tutuşan yüreklerin de, “sevdiğikleriyle” muhabbet ve huzur dolu sevgi dolu yıllar temenni ediyorum.

>"Helvacı Helva" ve "İyi Düşün Taşın" bir de böyle dinleyin

09 Şubat 2011

>

http://www.youtube-nocookie.com/v/ySK3ks89zz8?fs=1&hl=en_US
Dün akşam “öyle bir geçer zaman ki ” dizisinde,  gecen haftalar da tınısı kulağımda kalan, ve beni çok eskilere götüren şarkı vardı, “helvacı helva” Yarışmaya girecek olan grup arasında açıkçası benim Necati nin söylediği şarkı “helvacı helva” yı, daha çok beğendim, yani o kadar orginaline bağlı kalınmış ki, aynı mizansen, aynı format aynı tazr, o yüzden çok beğendim. Aslında bu şarkıyı ilk “Mavi Işıklar” adlı grubun  eseridir biraz hafızamızı tazelemek adına bu bilgileri buldum; ama önce, Mete’nin söylediği şarkı yıda dinleyelim, hemen belirteleim, bu şarkı “iyi düşün taşın” da “Mavi Işıklara” ait, sanırım burda ikisi de güzel söyledi ama tını, beste olarak baktığımızda Necati nin şarkısı daha iyi di..

“Mavi Işıklar Türk rock müzik grubu, 7 Eylül 1964 tarihinde kuruldu. Mavi Işıklar, Çetin ve Metin Yavuzdoğan kardeşler, Nejat Toksoy, Cihat Günaydın ve Zamir Manisa’dan oluşuyordu. 1964 yılında bir gazetenin çekilişlerinden birine katılarak, sahne alırlar ve çok beğenilirler. Grup üylerinin hepsi de aynı tip kıyafet giymişler ve müziklerini Amerikan tarzı olarak belirlemişlerdir. Müziği Türk halkı tarafından çok beğenilen mavi ışıklar grubu, ilk başlarda üniversitede okudukları için fazla hızlı yükselmek istemezler ve sadece bir sinema salonunda küçük konserler verirler. Ancak 1964 Aralık ayında, Hürriyet gazetesi’nin tarihinde ilk defa düzenleyeceği Altın mikrofon yarışmasına katılırlar. Sonuç ilk başta bekledikleri gibi olmayıp ikincilikle yetinseler de, aslında halk gözünde onlar birinci olmuş ve kısa sürede şöhreti yakalmışlardır. Amerikan tarzıyla başlasalar da daha özgün bir hale gelerek Batı müzik aletleri, tekniği ve tarzıyla modern Türk müziği oluştururlar. 1966 yılında Altın mikrofon müzik yarışmasında tekrar ikinci olurlar. Yine bu yıl Ankara Rüzgarı’nın yanına üç İngilizce şarkı katılarak yapılan plak en gürültü koparan bir yapım olmuştur. Eleştirmenlerden tam not alır ve “aranjman yönünden çok kuvvetli” bulunur. “Ankara Rüzgarı” Beatles’ın “Paperback Writer”ile liste başı olduğu, Marc Aryan, Peppino Di Capri ve Adamo tarafından parsellenen Top 10’a girmeyi başaran ender Türkçe şarkılardan biridir.
Zaman zaman üyelerinde askerlik, yurt dışına gitme gibi nedenleriyle değişiklikler olan Mavi Işıklar grubu pijamayla şarkı söyleme, yatak odalarını sahneye getirme gibi ilginçliklere de imza atarlar. Ancak grubun solisti Nejat Toksoy ile Orgcusu Metin Yavuzdoğan’ın aynı anda uzun süre vatani göreV için gruptan ayrılamaları grubu yavaşlatır ve nihayet arabesk rüzgarının da etkisiyle müzik yaşamlarına nokta koyarlar.
1990 yılında tekrar biraraya gelen grup 2000’li yıllarda bile eski hayranlarının yanı sıra yeni hayranlarının beğenisini toplayarak, şarkı söylemeye devam ettiler.”
Bu da dünkü yarışma için söylenen günümüzün “helvacısı”

Buda Mete’nin şarkısı

http://www.youtube-nocookie.com/v/Moht8BoQfVE?fs=1&hl=en_US

BİRAZ ESKİLERE GİDİP, BİRAZ EĞELENELEİM DEDİM..

KAYNAK

>"Yüksek dozda fruktozlu mısır şurubu" denilen illet (mutlaka okuyun)

05 Şubat 2011

>

Son yıllarda ki, gıda katkı maddeleri sağlıkta ve sağılığımızda yeterince boy gösteriyor. Yıllardır okurum, bakarım, ama ne yazık ki bilinçli tüketici, bilinçli anne, ve bilinçli vatandaşın (ki bunların sayısı parmakla gösterilecek kadar az ve gittikçe azalmakta) bu kişilerin dışında bu işe ses çıkarmamak, hasır altı etmek, onay vermek, denetlememek bazı siyasilerin, ve bu işten rant sağlayan firmaların birbirleiryle paslaşması sonucu özellikle Mısır şurubu” denilen yüksek dozda ki fruktoz maddesinin zararlarını ayyuka çıkarmıştır. Bugün sokağa çıksanız nedir bu “mısır şurubu” diye sorsanız kaç kişi cevap verir, yada nasıl tanımlar. Çocuklarımızın ve bizlerin geleceği sağlığı ile oynamaya kimin ne hakkı var bu kadar?
Bir çok Avrupa ülkesinde yasaklanan veya sınırılı bir kota verilen bu maddeye, ülkemizde bırakın yasaklanmasını, denetlenmesini bilakis kota yükseltilmesi var, dün gece siyaset meydanında dinledim, daha önce de bir haberde okumuştum,Ülkemizde 2001’de çıkartılan şeker yasası ile mısır şurubu üretim kotası yüzde 10 olarak belirlendi, fakat sonra yüzde 15’e yükseltildi. Halbuki bu kota ABD’de yüzde 2, Almanya’da binde 8.9, Fransa da ise binde 4.9! Bu nasıl bir sorumsuzluk ve aymazlıktır, hangi gerekçe veya nedenler sağlımızla oynama hakkını verir. Önce çiftçiye dur “şeker pancarı ekme” diyeceksin, sonra “mısırı ekme” diyeceksin, sonra şeker için dışardan “mısır” ithal ediceksin, hani bildiğimiz “sakaroz” yani çay şekeri denilen, şeker pancarından yapılan “neyaz şeker” olsa amenna, ama yediğimizin içitiğimizn içinde ki şeker ne yazık ki, yapay “yüksek fruktozlu mısır şurubu” hadi bunuda geçtim, bellir bir kotası olur tamam, hem onu tavan yapıcaksın, hemde bu mısırları “genetiği değiştirilmiş mısırlar” dan alıcaksın…oh ne ala…
Özellikle çocuklarımıza cazip gelen hazır yiyecekler, ve bu cazbeye kapılan anneler biraz daha dikkatli olmalı, sürekli al benisi olan, rengarenk şeker, kurabiye, pasta, cicili bicili hamurlar, çerezler, colalar, gazozlar, kekler derken her an her iki kişiden biri kanser hastalığı potansiyeli bireyler yetişiyor.  Hani mümkünü olsa “Ali babanın çiftliği” misali her şeyimi kendim yetiştirip ekip biçicem, biraz para olsa, gözüm ne yatta ne katta, sadece sağlık ve huzurlu bir hayatta….
Bu “mısır şurubunu” bir çok yerde okudum araştırdım, çoğu teknik terim ve tıbbi, zirai dilden anlatılmış, sizlere onların da linklerini vericem ama ben daha yalın bir halde, herkesin anlayabileceği şekilde özetlemek istiyorum, bu yüzden bir kaç yerden derleme yaptım.
Mısır şurubunun ağası olan, “fruktoz” meyvelerde bulunan doğal bir şekerdir, ama burda bahsedilen ise, nişasta bazlı ürünlerden yapay olarak elde edilen furktozdur, yani, zaten doğanın bize bahşettiği fruktoza ve glikoza kimsenin lafı yok, ama bunları yapaylaştırarak üretilmesine, üretim aşamasında ki metodlara lafımız çok. Bildiğimiz sükroz yani “beyaz çay şekeri” yani şeker pancarından elde edilen şeker, işte bu fruktoz ve glikozun çeşitlli enzimlerden sonra parçalanmasından meydana geliyor. Buraya kadar tamam, ama sonrasına bakalım;
mısır nişastasının önce glikoza, sonra da bu glikozun yüksek oranlı fruktoza dönüştürülmesiyle oluşturulan kimyasal şeker. bu işlem sırasında 3 farklı enzim kullanılarak nişastanın parçalanması gereklidir. Birinici aşamada nişastadan küçük şeker zincirleri  elde ediliyor. ikinci aşamada, şeker zincirlerini daha küçük parçalara bölerek glikoz elde edilmesini sağlıyor. Bu enzim aspergillus adlı mantar tarafından üretiliyor. Üçüncü aşamada kullanılan enzim ile fruktoz ve glikoz % 50-50 yarı yarıya içeren bir karışıma dönüştürüyor. Bunlardan sonra karışım iki aşamadan daha geçirilerek içinde %42, %55 veya %90 oranında fruktoz barındıran “yüksek fruktozlu mısır şurubu” (hfcs) üretiliyor.”
İşte bu “malum şurup” diğer şekerden daha ucuza mal olduğu için, taşınması, yapımı daha kolay olduğu için üreticierin baş tacı, Fatih Altaylı nın yazısında da okursanız, Türkiyede 4 büyük bu işi yapan firma var, bunlardan biri Cargyll firması ki şimdi ortağı Ülker. 
Şimdi işin daha vahim kısmı geliyor, bunu Yiğit Bulut köşesine de taşımış, şu anda iddia deniliyor ve araştırılıyor ama benim canım memleketim de paraya açılan her kapı mübahtır, yani bu “mısır nişastasının” çeşitli enzimlerden sonra şurup olabilmesi için bir takım reaksiyonlardan geçmesi gerekiyor, bunun içinde “domuz kemiği” kullanılıyor. Bunun için size bir başka uzmandan bir paragraf paylaşmak stiyorum;
“Bu tatlandırıcı maddelerin yapımında kullanılan mısır ve benzeri nışastaların en önemli problemi genetik yapısı değiştirilmiş ürünlerden üretilmiş olma ihtimalinin büyük olması ve üretim esnasında saflaştırma safhasında kullanılan aktif karbonun kökenidir. Aktif karbonun hayvan kökenli olması, haram hayvanların kemiklerinden yapılmasını gündeme getirir.”
İşte böyle sevgili anneler, anne adayları ve hanımlar, çocukların istedklerini yapmak adına, onları mutlu etmek adına neleri yedirdiğimizi düşünmek lazım, özellikle buradan pasta ve kurabiyecilere soruyorum, bir çok malzeme ve tariflerine baktığımda “mısır şurubu” geçiyor, acaba bunun için başka bir yol yokmu, bir muadili yokmu, varsa bilgilendirirseniz seviniriz. 
Bu arada biz yetişkinlere ne demeli, bu şurubun nasıl şişmanlattığını, çocuklarımız dan nasıl obezite potansiyeli yarattğına bir bakalım;

Yüksek fruktozlu mısır şurubu (HFSC) birçok içeceğin şeker içeriğini karşılarken, ketçap, salata sosları ve bazı tür ekmekleri tadlandırmaya kadar birçok yiyecekte kullanılır. Bununla beraber vücutta sindirim sistemindeki açlığı kontrol eden hormonlara çelme takıp bozulmalarına neden olur.

Sonuç: Dolu ve tok bir mideye sahip olduğunuzu beyine iletmesi gereken hormonlar düzgün işlemez böylece daha fazla açlık duyarsınız. Bugünden itibaren yiyeceklerdeki besin değerleri etiketlerini daha dikkatlice okuyun ve tükettiğiniz mısır şurubu miktarını azaltarak daha sağlıklı olun.

Sindirim sisteminizdeki iki temel hormon sayesinde açlığınızı ve iştahınızı kontrol edersiniz.

Grelin hormonu midede saklanır ve iştahınızı arttırır. Mideniz boşaldığınızda grelini dışarıya salgılar ve yiyecek ihtyacı duyduğunuzu beyine iletir.

Leptin ise beyninize midenizin dolu olduğunu söyleyen hormondur. Yüksek fruktozlu mısır şurubu leptin hormonunu saklar ve beyninize tok olduğunuz mesajının iletilmemesine sebebiyet verir.

Aynı şurup konu greline gelince kesinlikle çalışmasını engellemez ve midenizde yeteri kadar yiyecek bulunsa bile beyninize devamlı aç olduğunuz mesajının iletilmesini sağlar.
Yüksek fruktozlu mısır şurubu tüketiminin yaygınlaşması, belki de yaygınlaşma olan obezite sorunun fizyolojik nedeni olabilir.

Birçok üretici, ürünlerindeki yağ miktarını azaltıp bunu özellikle belirtirken, arttırmakta oldukları mısır şurubu oranından bahsetmemektedir.

Sizlere şimdilik aktaracaklarım bu kadar, Lütfen bu yazıyı iyice okuyun, okutturun. Çocuklarımızın ve bizden sonraki nesilleri “emanet oylarla getirdiğimiz siyasi iktidarların” ihtiraslarına kurban edilmesine göz yummayalım.

http://www.gidaraporu.com/glikoz-fruktoz-glikosurup_g.htm

http://www.haberturk.com/yazarlar/597300-glikozfruktoz-dosyasi-korkunc-detaylar-iceriyor

http://www.haberturk.com/yazarlar/fatih-altayli/597639-saglik-bakanligi-fruktoz-icin-kurul-topluyor
Özellike bu yazıyı okuyun, ve Fatih Altaylıya bir arı üreticisinden gelen maili okuyun.
http://cerkezkizi.blogspot.com/2008/06/misir-urubu-nasil-imanlatir.html
 http://www.food-info.net/tr/products/sugar/types.htm

>Funda Arar’dan yep yeni, tap taze bir şarkı

05 Şubat 2011

>

http://www.dailymotion.com/swf/video/xgvgui?width=&theme=none&foreground=%23F7FFFD&highlight=%23FFC300&background=%23171D1B&start=&animatedTitle=&iframe=0&additionalInfos=0&autoPlay=0&hideInfos=0
İste size yepyeni sıcak sıcak taze taze Funda Arar şarkısı. Bu günlerde çıktı çıkıyor derken, derhal almayı düşündüğüm cd lerden biridir. Dört gözle çıkmasını bekliyordum. Çok güzel bir şarkı, diğerleri de eminim öyledir. Bu kadın bana Nilüferi hatırlatıyor, sanırım onun kadar sanatçı ve onun kadar yıllar sonra kalıcı olucaktır, çünkü sadece sanat icra ediyor, ötesi yok…

>"Derya Baykal" da bloglanmış, haberiniz ola !

04 Şubat 2011

>

Dün Saba Tümerin programında görünce şaşırdım, yani blog açmasına şaşırdım, işlerden fırsat bulupta bakamamıştım, ama şimdi verdiği adrese baktım, hakikaten açmış, çok ta iyi etmiş. Programın kaldırılmasına üzülmüştüm, aslında içeriği çok karışıktı, seyrederken başım dönüyor, hızına yetişemiyordum ama çok şeyde öğreniyorduk. Üzüldüğüm haketmediği şekilde yayına son verilmesi idi, ama eminin meyve veren ağaç her yerde kök salar (aha bunuda ben uydurdum ama uydu da hani)
http://deryabaykalblog.blogspot.com/

Adresi bu, izlemeye aldım bile, ama sayfa çok sade ve klasik şablonlardan , napsak bir temamı hazırlasak:)

>Günün Fırsatı: Dünya Döner’de,Kebap Menüsü, Tatlı ve Türk Kahvesi 34 TL Yerine 15 TL!

03 Şubat 2011

>

 Bilenler bilir, hediye etkinlik vs ile aram çok iyi değildir, vakit bulamıyorum, bide açıkçası maddeler halindeki isteklere üşeniyormuyum ne. Geçenler de mail geldi, bir bakayım dedim, hakikaten bana cazip geldi. Üye oldum, şimdi hergün bana bulunduğum şehirde ki fırsatı gönderiyor, kafama yatanlar çok, çoğunu çocuklarıma yönlendiriyorum. Bu indirim ve fırsatlar o firma ile sadece bu site arasında, yani o şirketin yada ürünün sitesine gittiğinizde bu fırsat yok. Örneğin bugün;
Günün Fırsatı: (izmir için) siz bulunduğunuz şehirdeki fırsattan ahberdar olucaksınız.

Dünya Döner’de Günün Çorbası, Etibol İskender Kebabı, Açık Büfe Salata, Dilediğiniz Bir İçecek, Kaymaklı Fındıklı Bursa Peynir Tatlısı ve Türk Kahvesi 34 TL Yerine 15 TL! (2 Ay Geçerlidir)
Fiyat: 15,00 TL
İndirim     Kazancınız
56%     19,00 TL
Bu Fırsatı Hediye Edin!
Bu fırsat için kalan süreniz: (10 saat) katıldıktan sonra 2 ay geçerlidir.

ve daha bunun gibi gün içinde bir çok fırsat oluyor. Sizlerde kendi şehrinize ait böyle indirim ve fırsatlardan haberdar olmak istiyorsanız bana mail adresinizi yollayın, ben sizi yönlendiricem, neden böyle diyorum çünkü benim tavsiyem ile gidecek kişiler için bonus alıcamı söylediler, eh kıza oğlana bir eğlence çıkar dedim, dahası gercekten site dediğini yapıyormu onu da denemek istiyorum. Ayrıca netten şimdiye kadar hiç alışverişim olmadı, bana biraz ters geliyor yani görmek ellemek bakmak isterim alacağım şeye ama bunun mağazya gidip ordana ödeme şekli var, ve genelde hizmet ağırlıklı olduğu için daha avantajlı gibi geliyor.
Örneğin gecen gün cafe recies (izmirli olanlar bilirler, en nezih ve en seçkin cafelerden biridir ve salatalarıyla ünlüdür) salata ve bir kaç menü daha 4 TL. idi, benim oğlan hemen atladı. Bunlar gibi gercekten, çok iyi fırsatlar var, özellikle gençler için harika, öyle şunu yapın bunu yapın yok, bende fırsatlardan aldım, sizlerinde kendi şehrinizde bunlardan yararlanmanızı isterim, cazip ve hesaplı fırsatlar var. Yine izmirde Tan Sağtürkle 1 aylık latin dansı, 120 TL , yerine 60 TL idi, kızım bunu kaçırdığına üzüldü, yani belli bir günü var. ama aldığınız takdirde, ister netten yapıyorsunuz alışverişinizi ister, verilen cod ile mağazadan. Böylede kolaylığı var yani. 
 Örenğin Bursa’da;

Smart Lingua’da 24 Saatlik İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca Dil Eğitimlerinden Dilediğiniz Biri 300 TL Yerine %77 Fırsatla 69 TL! (3 Ay Geçerli) ama katılım için 8 saat kaldı.

Dediğim gibi böyle indirimlerden haberdar olmak istiyorsanız, bana mail adreslerinizi yollayın, ben sizi yönlendiricem.

>Bu dünya yalan dünya…gerisi boş…

02 Şubat 2011

>

Yalan dünya değil de ne? şu masum yavru şimdi annesiz, buna mı üzüleyim, hayat dolu bir insanın hayatının sona ermesine mi? Bugün çok güzel planlarım vardı, çok güzel şeyler paylaşıcaktım, eksik temalar vardı, onları tamamlıcaktım ama yok ııııh:( içimden gelmiyor hiç bişey…hala yemek bile yiyemedim biliyormusunuz, kendi anne ve babamın ölümünden sonra ne zaman ölüm haberi alsam ve bildik bir simaysa, çok yaralıyor beni.
Sanki daha dün birlikteydik diyebeliciğimiz bir yüz dü bu neşe dolu insan…yarışmayı inanırmısınız sırf bunun için izliyordum. Offfff….boş dünya, yalan dünya…
Bir kaç haber dinledim ama kafamda bazı sorular var, neden rahatsızlanınca yanında ki kişi, hemen ambulans çağırmak yeine Dr çağırıyor, onun gelmesi zaten bir zaman, o gelincede ambulans çağırılıyor oda bir zaman, kader bunlarımı yaptırıyor insana acaba?
Burada Defne Joy Foster la ilgili, sanatcı arkadaşlarının Twitterda ki yorumları var, böyle zamanda kim  kimin dostu belli oluyor, kimin yüreğinde kul sevgisi var belli oluyor sanırım. Allah evladına uzun ömürler versin…